Günümüzde savaşlar artık yalnızca silahların ve orduların gücüyle değil, enerji kaynaklarına erişim ve enerji maliyetlerindeki dalgalanmalarla da şekilleniyor. ABD’nin Rusya-Ukrayna savaşını bitirmek için nadir toprak elementlerine yönelmesi ve Çin-ABD arasındaki vergi çekişmelerinde Çin’in bu kaynakları vermeme kararı, enerjinin savaş alanındaki belirleyiciliğini yeniden hatırlatıyor. İki taraflı çatışmalarda enerji, masadaki kararların da en önemli silahı haline geliyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın iki önemli aktörü olan ABD ve Japonya için de süreç hep enerji etrafında dönmüş. Savaşın sonunda her iki ülkenin de yaşadığı kayıp ve ekonomik zorluklar, gelecekteki rekabetin enerji odaklı bir boyuta taşınacağını gösteriyordu. “Günümüzde pek çok ülkenin peşinde koştuğu savaş jetleri için enerji sırları” ifadesi, bu dönemin anlatısına yeni bir bakış kazandırıyor.
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Behram Melikkendli Milliyet.com.tr’ye anlatıyor: Üretimden daha çok tüketim!
ÜRETİLEN NÜKLEER ENERJİDEN DAHA FAZLASINI HARCIYORUZ başlığıyla verilen bilgilere göre, bazı gelişmeler enerjinin ölçüsünü değiştirebilecek nitelikte. 1 gram yakıt için teorik olarak yaklaşık 351 GJ enerji elde edilmesi, bunun karşılığında yaklaşık 8.3 ton petrolde karşılığını gerektiriyor. Bu hesaplar, füzyonun hâlâ deneysel ve zorlu bir yol olduğuna işaret ederken, enerji üretiminde yeni paradigmalara kapı aralıyor.
Geçmişteki Denemeler ve Çin-Japonya Rekabeti bölümünde, füzyonun saniyeler ve binlerce dereceyle haşhran olan koşullarda nasıl çalıştığına dair teknik açıklamalar yer alıyor. Fransa’daki CEA’nın testleri, Çin’in Ocak 2025’teki 1066 saniyelik kararlılık hedefini geçme yönündeki iddiaları, Japonya’nın JT-60 ile süreçteki iddialı konuşmaları bu rekabetin temel taşlarını oluşturuyor. Ancak bu yolun hala zorlu olduğuna vurgu yapan ifadeler de metnin ana temasını güçlendiriyor.
Geçmişten Günümüze Füzyonun Zorlukları, ITER gibi uluslararası girişimlerin maliyetleri ve teknik engelleriyle dikkat çekiyor. 6 milyar euroluk temel maliyetin ötesinde 18–55 milyar euro arasında değişen nihai maliyetler, enerjinin ticari bir gerçeklik olarak karşımıza çıkması için gereken finansal altyapıyı anlatıyor.
Enerji peşinde koşan ülkeler, savaş teknolojilerini de bu doğrultuda değerlendiriyor. F-22 ve F-35 gibi ikonik jetlerin yerini alacak yeni üretim ve teknolojik atılımlar arayışları, füzyonun güvenlik ve savunma sektörlerinde yaratacağı değişimin sinyallerini vermeye devam ediyor. Loochked Martin’in projeyi durdurması, Japonya’nın kendi bağımsız savunma uçağı geliştirme yönündeki kararları ve Lockheed Martin’in açıklamaları, uluslararası savunma sanayisinde enerji odaklı dönüşümlerin nasıl şekillendiğini gösteriyor.
Sonuç olarak, enerji kaynakları ve füzyon teknolojisi, küresel dengeler üzerinde belirleyici bir rol oynuyor. Bu alandaki atılımlar, sadece çevreci bir gelecek için değil, güvenlik ve ekonomi politikaları için de kritik öneme sahip. Gelecekte ticari füzyon santralleriyle enerji manzarasının kökten değişmesi mümkün görünüyor.