Lütfü Savaş: “İstifa olacaksa hep birlikte yapalım. 1 ay sonra yargıya başvuralım kim hatalı, kim cezalandırılıyor, bu da benim için”
HatayBüyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaşı, Hatayİstanbul’da 11 ilçe belediyesinin hükümet üyesi olduğunu belirterek, “O istifa edecekse herkes istifa etsin. 10 büyükşehir istifa etmeli. Burada yıkılan ilçe ve beldeler istifa etmeli. İktidarın aldığı kararlar, istifa edecekse beraber yapalım. 1 ay sonra yargıya gidelim, kim hatalı kim cezasını çekiyorsa ben de buna dahilim.”
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen iki büyük depremden en çok etkilenen illerden biri Hatay oldu. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaşı dün çıktığı bir televizyon programında beyin sarsıntısı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Kentin imar durumu hakkında bilgi veren Savaş, şunları söyledi:
“KİMSE ALMAYACAK, HERKES BİZİ ALACAK”
“Binaların yapımında 4 bileşen var. Burada tek bileşen belediye değil müteahhitler, yapı denetim firmaları, belediye ve devlet var. Müteahhit ve müteahhit firma projeleri çizdiriyor. Projeyi siz getiriyorsunuz. belediyeye incelettir.Belediye inceledikten sonra ruhsatı verir.Lisanstan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapı kontrol ruhsatını verir.Müteahhit ve kontrol firması birlikte inşaatı yapar.Bu işin garantisi yapı kontrol şirketinde 2013 yılına kadar bütün firmalar önce kendi odalarına gidip inşaatı denetlediler elektriği statik mimariyi denetlettirdiler sonra sıra belediyelere geliyordu 2013 yılından itibaren bunu devlet yaptı sadece onlar yaptı projeyi belediyelere getirip onaylattı ve inşaatına başladı.
Fabrikalara, hastanelere, petrol ofislerine, bunun gibi binalara Büyükşehir Belediyeleri bakıyor yani büyükşehirler imar işine pek girmiyor. İlçe belediyeleri işyerleri ve konutlar için yapı ruhsatı vermektedir. 9 yıldır büyükşehir belediye başkanıyım, onların denetimi ve ruhsatı hepsi ilçelerde. Kimse alınmıyor, herkes bize vuruyor. Şu anda yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz, 1 ay sonra belgelerle her şeyi anlatacağım. 5 yılın hesabını Antakya Belediyesi’nde veriyorum diyorum, hiçbiri benimle ilgili değil. Şu anda Hatay’ın her yerinde binalar yıkıldı. Bütün bunlar bir bireyin sorumluluğunda değildir. Devlette, belediyelerde, yapı kontrol firmalarında ve müteahhitlerde. Herkes sorumlu tutulmalı ve biz de herkesi sorumlu tutmalıyız. Bu sadece Hatay için geçerli değil diğer iller de bu hesabı vermeli. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı’nın tutumu önemli. Bütün bunları kamuoyu ile paylaşmaya hazırım. Herkes objektif bir şekilde ve aynı terazi ile tartılmalıdır. Deprem olmasaydı yeni bir imar affı çıkarılıyordu. Belki de artık af vardı.
“BELEDİYEDE ÇALIŞAN 109 ARKADAŞIMIZI KAYBEDİK”
Bu felaketi yaşayan herkes bilir. Buna 7.7 ve 7.8 denir. Merkez üssü Kahramanmaraş olmakla birlikte en çok Hatay’da büyük tahribata neden olur. Bu titremenin büyüklüğünün 11 olduğu söylenir. Bu, en şiddetli 11 titremenin bir alt ölçeğidir. En yüksek seviye 12 idi. Sabah 04:17’de konutta yakalandık. İki dakika balkonda durmaya çalıştık. Orada kalmak zordu. Evim 85 metre yükseklikte. Balkondan Antakya’yı görüyordum. Eşimle birlikteydik. Birlikte aşağı indik, arabaya bindik ve yine sallandık. Antakya’ya indik. Antakya’da harikulade bir yıkım oldu. İtfaiyeye gidebildim. Enkazdan çıkanlarla birlikte hayatta kalanlarla birlikte iş makinelerini çalıştırdık. Sadece şunu yapabildik; Çabuk dışarı çıkabileceğimiz, balkondan çıkabileceğimiz, pencereden çıkabileceğimiz insanları almaya çalıştık. Bu iki gün böyle geçti. Birbirimize ulaşmakta zorlandık. Büyükşehir Belediyesi’nden 109 meslektaşımız ve kardeşimiz hayatını kaybetti. Enkaz altında kalan bazı akrabalar var. Ailelerinde hayatını kaybeden ve hastanede yaralananlar var. Hepimiz deprem kurbanlarıyız.
“HERKES ÇADIR, KONTEYNER İSTİYOR, İNSANLAR EVLERİNDE UYUMAKTAN KORKUYOR”
Hala internetin ve telefonun çalışmadığı yerler var. İlk 2 gün telefon ve interneti kullanamadık. Vali beyefendi ile görüşelim diye birbirimizin evine gidiyorduk. Küçük bir kıyametimiz vardı. Hava yağmurlu, gece soğuktu. Yaralarımızı sarmaya, hayatta kalanları yaşatmaya çalıştık. Ailelerinde çok can kaybeden arkadaşlarımız oldu. Son derece vahim bir resimdi. Bütün bunlarla birlikte cenazemizin defnedilmesi için çok insan perişan oldu. Bir imamımızı kaybettik. İki müdür yardımcımız kaybolmuştu. Bu süreçte yeni ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. İlk gün battaniye bulmak insanlar için bir mucizeydi, daha sonra çadır bulmak da mucizeydi. Tuvalet ihtiyacı doğdu. Şimdi bir banyo ve bir ısıtıcıya ihtiyaç var. 1.5-2 saat önce yine 5 büyüklüğünde sarsıldık. Durum böyle olunca insanlar evlerine giremiyor.
Çadır kentler kurmak istiyoruz. Herkes çadır ve konteyner istiyor. İnsanlar evlerinde uyumaya korkuyor. Antakya’nın Defne ilçesinde halkın yüzde 85’i yaşayamıyor. Herkes korkuyor. O depremin şiddetini yaşayanlar haklı olarak kapalı ortama girmekten kaçınıyorlar, sonradan 4 deprem yaşayanlar. Bu kadar insanı kaybettiği için. Bu kaygılarında oldukça haklılar. Psikolojilerini bozmamak elde değil. Bakanlarla toplantılarda görüşüyoruz. Cumhurbaşkanımız ilk geldiğinde şehrin bir ucundan diğer ucuna gitmek 5 saat sürüyordu. Maalesef gidemedik. İkinci gelişinde görüşmeye geldik, yüz yüze görüşme fırsatımız olmadı. Ben o toplantıdaydım.
“205 BİN AYRI DAİRE İMAR DEĞİŞİKLİĞİYLE AFFEDİLMİŞTİR”
Yaralarımızın sarılması lazım, bir ay sonra belediyenin yaptığını, yapmadığını, sorumluluğunun ne olduğunu anlatacağım. Bakanlığın tavrını açıklayayım. Burada da hükümet sorumludur. Hesap verecekse herkes vermeli. İmar affı ile birlikte 205 bin birim daha affa uğradı. Müteahhitlerin de bina yapmak için projeleri var ve iki katta kaçak var. ‘Ehliyet almasam da af çıkar nasılsa’ diyor. 3 katlı binanın statiğini, betonunu ve demirini ona göre ayarlar ve 2 kat sızıntı yaptığında bu binanın çökme riski ortaya çıkar. 9 yıldır Büyükşehir Belediye Başkanıyım, tüm sorumluluk ilçe belediyelerinde. Yani benim dönemimde yapılan binalara bakmak lazım. Sayın Cumhurbaşkanı yıkılan binaların yüzde 95’inin 99’dan önce yapılmış binalar olduğunu söylüyor.
“BÖLGELERDE YETERLİ TEKNİK ADAM OLMADIĞI İÇİN HER İŞİ YAPAN BİR İNSAN VAR”
Söz konusu müteahhit, mimarlar odası başkanıydı. Onu mimarlar odası başkanı olduğu dönemde tanıyorum. Yaptığı işte bir yanılgısı varsa kendi işini nasıl yaptığını bilme şansım yok. O zamanlar Antakya Belediye Başkanıydım. 64 kasabadan birinin sınırları içindeydi. 2011 yılı itibari ile Büyükşehir Yasası görüşülürken beldelerde yapılaşma çılgınlığı patlak verdi. Bunların hiçbiri benim kontrolümde değildi. O ruhsatları ben vermedim. Ekinci Belediyesi verdi. Müteahhidi sorduklarında depremin büyüklüğünü anlatmak için bunları söyledim.
Yüzde 85 oturulamaz yapı varsa sorgulanmalı, deprem yönetmeliği elden geçirilmeli. 2013 yılına kadar bütün odalar bütün projeleri inceliyordu. Arkadaşlar deneyimliydi. Projelerde ustalaşmak için çok daha rahatlardı. İlçe ve beldelerde teknik adam bulmak zor. Bu eserleri buralarda inceleme şansları pek yok. Ancak tüm bu odaların 2013 yılına kadar projeleri inceleme şansı olsaydı, 10 ilde bu kadar tahribatın olmayacağı tahmin ediliyor. Kasabalarda yeterli teknik eleman olmadığı için bütün işleri bir adama yaptırıyorsunuz. Odalar neden devre dışı? Böylece müteahhitler daha hızlı ve rahat hareket edebilir.
“İSTİFA ETMESİ GEREKİYORSA HERKES İSTİFA ETMELİ, 10 BÜYÜKŞEHİR İSTİFA ETMELİ”
Şu an yıkılmış bir belediyeden bahsediyoruz. 1995 yılından devraldığımız binanın arşivi yok. Arşiv topluyoruz. Şehir şu anda o kadar zor durumda ki terk edip kaçmak imkansız. 9 yıldır buna yetkim yok. 11 ilçe hükümete aittir. O istifa edecekse herkes istifa etmeli. 10 büyükşehir istifa etmelidir. Burada yıkılan ilçeler ve kasabalar istifa etmelidir. Hükümetin aldığı kararlar nedeniyle istifa etmelidir. İstifa edecekse hep beraber olalım. 1 ay sonra yargıya gidelim kim hatalı kim ceza alıyor bu benim için de geçerli.
Burada devletin imar afları var, 2013’te tüm odaları bir kenara koyup belediyenin yapı ruhsatlarını yüklemesi yanlış mı? Her belediyede teknik adam var mı yok mu? Buna bakmalısın. Teknik elemanı olmayan beldelere bu kadar sorumluluk yüklemek yanlış mı? Bunların hepsine bakmak gerekiyor. Şu anda 45 bin vatandaşımız hayatını kaybetti. Burada sadece CHP’li belediye başkanının suçu yok. O suçluysa 10 büyükşehir belediye başkanı suçludur. İlçe ve belde belediye başkanları suçlu. Bütün odaları bu işin içinden çıkaran iktidar suçludur. Kanun çıkaran, ‘seni affettim’ deyip ölüme terk eden iktidar yanılıyor. Yanlış kişiyi arıyorsak birlikte aramalıyız yoksa bu suçu tek bir kişiye yüklemek vicdanen çok üzücü. Bu 10 belediyeden 8’i iktidar partisine bağlı ama maalesef 21 yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisine soru soramıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkanı Lütfü Savaş suçlu mu? Lütfü Savaş’ın bir hatası varsa cezalandırılır ama Lütfü Savaş, hata yapanların da cezalandırılması için sonuna kadar çalışır.
“BEN RUHSAT VERMİYORUM, İLÇELER RUHSAT VERİYOR”
Devlet kanun çıkarıyor, bütün odalar bu işten çıkıyor. Odaları uzaklaştırırsanız, bu acemilere kalmış. Yükü taşıyacak yapıların korunması için plan, program ve yürütmeyi doğru düzgün kontrol edemezsiniz, bu işin herkesin sorumluluğunda olduğunu görürsünüz. Ruhsatı veren ben değilim. Bölgeler ruhsat veriyor. 21 yıldır bu kanunları çıkaran, af çıkaran, odaları bu işten uzaklaştıran odur. Odalara neden el konuldu, sormak gerekiyor. İmar barışını yapanların yaptığı kesindir. Aksaray ve Emek Mahallesi belediye başkanı olduğu dönemde çöküntü alanındaydı. Antakya Belediye Başkanı olduğum dönemde Emek Mahallesi’ni riskli bölge ilan eden ve kentsel dönüşüm alanı olması için başvuran bendim. Bakanlık riskli olduğunu açıkladı.
Bu arada büyükşehir seçimlerini kazandığımızda o riskli bölgenin kentsel dönüşümünü Antakya Belediyesi’ne verdi. Proje büyükşehire gelince bela koktuğunu gördük. 3.5 emsali olan binalar yapılmak istendi. Gerçek dürüst yol, yeşil alan, sosyal donatı, otopark yok. Bunu kentsel dönüşüm kurallarına uygun yapalım dedik. Geniş yeşil alanları, otoparkları, sosyal donatı alanlarını dahil edelim dedik. Bastığımızda emsali 2.8’e indirdiler. Bakanlığa buranın çöküntü bölgesi olduğunu, riskli bölge olduğunu söyleyen benim. 9 yıldır buraya çivi çakamıyorlar. Evlerin bir kısmı yıkıldı, bir kısmı yıkılmadı. Antakya Belediyesi de yapamayınca TOKİ’ye verip karşılığında Arsuz’daki TEKEL binasını aldı. İmar projelerini kendileri çizdiler, burası çöküntü olur, yüksek yapılar, az yeşil alan burayı kaldırmaz demekten başka bir şey yapmadık. Herhangi bir miting yapmadım. İktidar bu kadar sorun çıkarıyor sonra da suçlusunu arıyor.
“Hatay’da 21 bin 910 canımızı kaybettik, 30 bin 762 kişi yaralandı”
14 yıldır belediye başkanıyım. Tabii bir de öğretici tarafım var. Bu kavramların Türkiye’de yerleşmesi gerekiyor. Bu işle uğraşan bakanlıkların, hükümetlerin, belediyelerin, odaların ve inşaat mühendisleri ile müteahhit birliklerinin oturup yeniden bu yönetmeliği çıkarması gerekiyor. Bu afete uygun olarak nasıl yapılacağı, yönetmeliğin nasıl olacağı yeniden tartışılmalıdır. Mevcut düzenleme de bu tür sarsıntılar için yetersiz kalabilir. Yapıların nasıl inşa edileceği, demirin, çimentonun, statiğin nasıl hesaplanacağının yeniden çalışılması gerekiyor. İstanbul, Güç, İskenderun, Adana hattı var. Belediyeler çok güçlü bir şekilde bakanlıklar tarafından denetlenmelidir. Maalesef Hatay’da 21 bin 910 canımızı kaybettik. 30 bin 762 insanımız yaralandı.
“ŞU ANDA ÇIKAN AZALTMA ÇOK AZ, ORTALAMA 6 AY SALDIRILARI ÇIKARMAK İÇİN ÇALIŞMAMIZ GEREKİYOR”
Devlet hızla beton dökmek istiyor. Beton dökerseniz sarsıntıların 1 yıla kadar devam edeceği söyleniyor. 1 ay sonra yapmaya kalkarsak beton kuruyup demirle buluşmadan bu iş yapılırsa 1 yıl boyunca binalar sallanarak sakat doğar. Hatay’ın Hatay’ın ruhuna yakışır bir kent olması için bu kentteki her belediye, odaları, üniversiteleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın birlikte çalışması gerekiyor. Henüz yaranın soğuyacağı bir durumda değiliz. Yaralılarımızı tedavi ediyoruz. Bir yandan enkaz altında yaşamını yitiren insanlarımız var, onları çıkarmaya da devam ediyoruz. Şu anda kaldırılan çok az kalıntı var. Ortalama 6 aylık bir enkaz kaldırma çalışmasına ihtiyacımız var.
İlk günlerde dışarı çıkabilen insanlarımızı kaybetmiş olma ihtimalimiz var. Çok soğuktu. Üçüncü günden itibaren arama kurtarma çalışmaları başladı. Bugün ilk defa sivil toplum kuruluşlarımız, belediye başkanlarımız ve milletvekillerimiz sayın valimizin başkanlığında bir araya geldiler. Umarım bu toplantılar hızla devam eder. Hatay’ı her zaman kimliğine, kişiliğine ve karakterine uygun olarak yeniden inşa ediyoruz. Çünkü bu multidisipliner bir konu; Jeofizikçiler, jeologlar, mühendisler, mimarlar, ilgili odalar, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, üniversiteler ve bakanlıklardan oluşan bir konsorsiyumla çözmemiz gerekiyor. 1.5 ay geç başlayalım, Hatay’ın kimliğini kaybedecek şekilde inşaatlara başlamayalım.
“GAZİ MUSTAFA KEMAL’İN TÜRKİYE CUMHURİYETİYLE SON KARŞILAŞMASI HATAY”
Burada Anadolu’da ilk Yahudilerin sinagogu var, Hristiyanların St. Pierre Kilisesi var, Habibi Neccar Camii’miz var. Ulu Camiimiz var. Orijinal hallerine uygun olarak restore edilmeleri, restore edilmeleri ve güçlendirilmeleri gerekir. Bunların hepsini yapıyoruz. Yeter ki devletle, STK’larla, belediyelerle bir bütün olarak çalışma kültürü oluşturalım. Tamamını değil ama en az 1.5 yıl sonra onu da sığdırabiliriz. Ekonomik temeli varsa 5-6 yıl sürer. Tarihi dokuyu bir günde eski haline getirip restore edemezsiniz. Orada iyi personel var, bir iki günde olmuyor. Bakmak; Misak-ı Milli’nin sonlarını bilmek gerekir. Jeopolitik ve jeostratejik alanları bilmek gereklidir.
Hatay’ın 43 bin yıl öncesine dayanan bir tarihi var. İlk zeytinin sofrayla buluştuğu yer. Hatay, ilk resmi olmayan olimpiyatların düzenlendiği yerdir. Hatay’ın en iyileri ve ilkleri çoktur. 13 uygarlık, 27 kültür burada yaşadı. Doğu Akdeniz’den, Mavi Vatan’dan bahsediyoruz. Karbondan bahsediyoruz. Hatay, enerjinin geçiş noktası. Hazar bölgesindeki enerjinin birleşme noktası yine Hatay, İskenderun limanıdır. Güneyimizde bir terör koridoru oluşturulmaya çalışılıyor. Hatay, Gazi Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti’ne son emanetidir. adını Hatay koydu; Hatay’ın anlamı nedir? Sınırdaki ay anlamına gelir. Bu sınırda bulunan ay; Güneyde, Doğu Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kalesi.
“HATAY’IN YÜZDE 60’I ŞİMDİ DIŞARIDA”
1 hafta önce rakamlara baktığımızda Hatay’dan 380 bin telefon çıktı. Çocuğuyla büyüğüne baktığımızda ortalama 650-700 bin. Bu insanları geri getirmeliyiz. Şu anda Hatay’ın yüzde 60’ı yurt dışında. Hatay’ı devlet olarak, hükümet ve muhalefet olarak, belediyeler, STK’lar, vatanını seven ve korumak isteyen herkes sahip çıkmalıdır. Kimi emeğiyle, kimi parasıyla. Hatay, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ve güneyindeki kalesidir. Bu CHP’nin sorunu değil, Türkiye Cumhuriyeti’nde vatanını seven herkesin vatan sorunudur.”